Son yıllarda gayrimenkul ve iştirak hisseleri satışından doğan zararların, kurum kazancından indirim konusu yapılıp yapılamayacağı konusunda inanılmaz bir karmaşa yaşandı. Aslında her şey İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın iştirak hisselerinin satışından doğan zararların kurum kazancından indirilemeyeceğine ilişkin olumsuz, hemen ardından Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından söz konusu zararların kurum kazancından indirilebileceğine ilişkin olumlu olmak üzere, birbirine taban tabana zıt görüşlerin verilmesiyle başladı diyebiliriz.
Ancak, olay bununla da sınırla kalmadı. Vergi İdaresi konuya ilişkin olarak tekrar görüş değiştirdi. İstisna kapsamındaki gayrimenkul ve iştirak hisselerinin satışından doğan zararın; istisna kazanca isabet etmeyen % 25’lik kısmının kurum kazancından indirilebileceği, ancak istisna kazanca isabet eden % 75’lik kısmının ise kanunen kabul edilmeyen gider sayılarak kurum kazancından indirilemeyeceği yönünde görüşler vermeye başladı.
Ardından birçok değerli meslektaşımız, konuyu enine boyuna irdeleyen çok yerinde yazılarla görüşlerini ortaya koydular. Konuya ilişkin olarak bir hayli değişik görüş ortaya çıkmış durumda. Bunlarda katıldığımız noktalar var, katılmadığımız noktalar var. Ancak, hemen belirtelim ki bu yazıda amacımız kendi görüşümüzü ortaya koymak olmayacak, hatta hangi görüşün doğru olduğu üzerinde de durmayacağız.
Bizim yapmaya çalışacağımız şey, Vergi İdaresinin mevcut yaklaşımını ortaya koyarak ve veri kabul ederek, iştiraklerini veya gayrimenkullerini zararına satmak durumunda kalacak şirketlerin, idarenin bu yaklaşımı çerçevesinde söz konusu zararlarının tamamını kurum kazancından indirebilmelerinin yasal yolları var mıdır, bunu bulmaya çalışacağız.
Bültenin tamamına ulaşmak için linke tıklayınız:
"Konsey olarak büyük denetim firmalarının yapamadığı bir şeyi yapıyoruz. Küçüğüz ama hızlıyız, müşterinin değişen ihtiyaçlarına çok çabuk uyum sağlıyor ve cevap veriyoruz."